Bazen hayatta küçük ve önemsiz gibi görünen büyük mutluluklar yaşar insan.
İşte onlardan
iki tanesi arka arkaya geldi bu ay.
Önce 13
Haziran'da Zorlu Center D&R'da "Sarayın Dehlizlerinde" kitabımın
söyleşi ve imza günü vardı.
Söyleşi konusu
: "Bilinmeyen Yönleriyle Pargalı İbrahim Paşa" idi.
Çok hoş bir gün
oldu. Telefonlar, mesajlar, çiçekler, gelen
tanıdığım, tanımadığım insanlar, dostlarım, arkadaşlarım,
meslektaşlarım... Uzun zamandır görmediğim, göremediğim dostlarımı görmek
de ayrı bir keyifti...
“Mardin
/ Güneş Ülkesi” 2013 Mart ayında yayınlandığından bu yana 3. baskıya ulaştı,
değişik imza günleri yapıldı, çeşitli söyleşiler gerçekleşti. 2014 senesinde
“Orient Institut İstanbul”un kütüphanesine alındı, ABD Harvard ve Princeton
Üniversiteleri, Kanada McGill Üniversitesi ve Congress Library tarafından
başvuru kitabı olarak kabul edildi. Yine aynı sene “En İyi Turizm Yayını”
dalında, Turizm Oscarları olarak kabul edilen “SKALİTE Turizmde Kalite” ödülünü
aldı.
“Sarayın
Dehlizlerinde” 2014 Ekim ayında çok özel bir lansmanla yayınlandıktan sonra
birkaç imza günü ve söyleşi gerçekleşti, “Orient Institut İstanbul”un
kütüphanesine alındı. 13 Haziran’da Zorlu Center D&R’da gerçekleşen bir
söyleşi ve imza gününde okuyucusuyla buluştu.
Bir
rehber kitap ve bir romanın ardından ikinci romanım “Bir İç Savaştır Aşk”ı
yazmaya devam ederken ve “Son Vapur” senaryomun düzeltme safhalarındayken her
iki kitabıma da yollarının açık olmasını diliyorum.
Bir
başka mutluluğu da 16 Haziran günü yaşadım. Kapı çaldı ve kargoyla bir zarf
geldi. İçinden Süryanice sertifikam çıktı.
Yıllardır en
çok istediğim şeydi Süryanice öğrenmek...
Yaptığım
araştırmalar yarım kalıyor, her şey beni Süryanice bilmemenin çaresizliğine
çıkarıyordu. Ama bunun çözümü derdinde de zordu, çünkü Türkiye'de bu işi
kotarmak neredeyse imkânsızdı.
Sonra bir gün
Mardin’de Artuklu Üniversitesi ve onun bünyesinde Türkiye’de Yaşayan Diller
Enstitüsü açıldı.
Süryanice
eğitim başladığında, turist gruplarımla ne zaman Zinciriye Medresesi’ni
ziyarete gitsem, taç kapıdaki Enstitü tabelasının altında durup “Ne olur
Tanrım, bana burada Süryanice öğrenmeyi nasip et!” diye dua ederdim.
Günün birinde
bir meslektaşımdan burada Süryanice uzaktan eğitim olacağını duydum. İşte
o gün şansımın döndüğü gündü aslında. Hemen kayıt oldum. Müthiş bir
duyguydu.
Çok
şanslıydım… İlk defa uzaktan eğitimde Süryanice kursu oluyordu. Hocamız
imtihana değil hedefe yönelik sistemi ile müthiş bir eğitmendi. Ona çok şey
borçluyuz...
İnanılmaz bir
özveri, sevgi ve sabırla üç ay boyunca mucizeler yarattı desem abartmış olmam.
Son derecede yoğun bir müfredat programı uyguladı ama bizlere bu kadim dili hem
sevdirdi, hem de hakkıyla öğretti. Üstelik biz daha işin çok
başındaydık…
Bir
hesap yaptım: Nereden baksan 308 sayfa materyal (taşınması çok zor bir kitap
oluyor), 5 kitap, 450-500 civarı kelime, benim hazırladığım 80 gramer kartı...
Ben kursu hem
sınıf hem de dönem birincisi olarak bitirdim. Ama kursun başında demiştim
hocamıza, ben bu kursun en iyisi olacağım diye. Oldum da... Dönem ödevlerimin
notları (99-98-100) ve bitirme imtihanından aldığım 100 ile... Tabii bu durum bana daha zor bir misyon yüklüyor. Aynı çizgiyi
tutturmalı ve çıtayı düşürmemeliyim.
Bugün
sertifikamı elime aldığım an hayatımın en mutlu anlarından biriydi.
Şimdi bundan
sonrası için tek arzum bu eğitimimin aksamadan devam etmesi ve hedeflerime
ulaşmam…
Süryanice
bilmek çok önemli benim için ve bu dil gerçekten benim çok işime yarayacak.
Yaptığım araştırmaların yarım kalması ve her şeyin beni Süryanice bilmemenin
sıkıntısına çıkarmasından kurtulmam gerekiyor...
Çok
seviyorum bu dili... Aşkla seviyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder